24.2.19

Tuğçe Akay / Nazmiye Bilecik Hikâyesi


Tuğçe Akay
Nazmiye Bilecik Hikâyesi


Umurbey Mahallesi’nde birçok kişi yaz akşamlarında ve gündüz belli saatlerde kapılarının
önünde oturur. Hangi hanenin bu geleneğe düzenli olarak sahip olduğu kolaylıkla anlaşılabilir.
Çünkü her zaman kapı önlerinde tabure, minder veya beyaz kolçaklı plastik sandalye
beklemektedir. Bazı geceler sandalyelerle tek bir kapı önünde toplanılır. Herkes orada sohbet
eder, yer içer ve gece sonunda sandalyeleriyle evlerine geri dönerler. Bazen de gündüzleri
belirli saatlerde, tek başlarına hava almak ve gelip geçenle sohbet etmek için kendi kapı
önlerinde otururlar. Nazmiye teyze’nin hikâyesini yazma fikri, bu aktivite sayesinde yaşanan
karşılaşmalar ve sohbetler dâhilinde gerçekleşir. Mahalleye yeni taşınan biri olarak Akay,
her gün aynı saatte Nazmiye teyzenin kapısının önünden geçer. İlk karşılaşmalarında yanında
başka bir komşusu vardır. Beraber onun kim olduğunu anlamaya çalışırlar. İkinci gün,
merhabalaşırlar. Üçüncü gün ise Nazmiye teyze ona; sen kimsin kızım, ne yapıyorsun burada,
diye sorar. Böylece tanışma başlar. Diğer günlerde de periyodik olarak kapı önü sohbetleri
devam eder. Bu kapı önü sohbetleri genel olarak gündelik hayat hakkındaki paylaşımlar ve
dertleşmeler üzerinde devam eder. Bunun yanı sıra, sohbet etmeyi ve misafiri de çok seven
biri olan Nazmiye teyze, kendi yaşantısından hatırladığı hikâyelerle şimdiki zamanı pekiştirici
bir tavra sahiptir. Kendisi Darağaç’ta doğmuş, daha sonra evlenip İstanbul’a yerleşmiştir.
30 yılını İstanbul’da geçirdikten sonra Darağaç’a geri dönmüş olan mahalle sakini şimdi 86
yaşında ve aynı evde tek başına yaşamaya devam ediyor. Evine ‘Atatürk Evi’ diyor ve burayı
bırakmaya hiç niyeti yok. Burada ölmek istiyor, doğduğu yerde. Anlatsa hayatının roman
olacağını düşünüyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder